2 Mart 2011 Çarşamba

LUCAS LEIVA, LIVERPOOL’UN GÜNAH KEÇİSİ

Her takımda bir futbolcu vardır. Ne yapsa taraftara yaranamayan, 3 pası doğru attıktan sonra, attığı ilk yanlış pasta ıslıklanan. Yada attığı bir golden sonra kaçırdığı ilk golde yuhlanan. Her takımda vardır böyle, FB için Selçuk olur bu GS için Sabri yada konumuz olduğu üzere güzide Liverpool’umuz da Lucas..

Bu yazıyı yazan bendeniz de olmak üzere Lucas’ı sevmeyen büyük bir topluluk var . Birçok yönden haklıyız fakat sanıyorum bir çok kere de hakkını yedik onun .

Lucas Pezzini Leiva, 1987 yılında Brezilya’nın Mato Grosso do sul eyaletine bağlı Dourados  şehrinde doğmuş. Gremio A takımına 18 yaşında çıkan Lucas için 2006 yılı fevkalade geçmiş, Gaucho şampiyonluğunu kazanan Gremio, Brezilya ulusal ligi Seri A’da 3. olmuş. Bununla birlikte Lucas Seri A’da her yıl verilen “Balo de Ouro”  (Yılın futbolcusu yani ) ödülünün Brezilya tarihinde en genç kazananı oldu. Dikkat edin kıymetli Liverpoolseverler bu ödülü daha önce alan arkadaşlar, Zico, Falcao, Careca, Alex, Romario, Kaka ve Tevez’di. 

Tabi bu başarıdan sonra Lucas’ın Avrupa’dan talipleri oldu. Aralarında bizim ve Inter’in de bulunduğu bir çok büyük takım. Lucas bir röportajında evet İspanya ve İtalya’dan da teklifler vardı hatta arkadaşlarım olan Cesar ve Maicon’da oradaydı. Ama ben Inter’de oynamaktan daha çok istedim Liverpool’da oynamayı, bugün olsa yine aynı kararı veririm demişti.

11.05.2007 de Rafa’nın çok istediği Lucas’ın transferi duyruldu. İlk yılında Lucas 18 i Lig olmak üzere 32 maça çıktı. Bu maçlarda gördük ki  Lucas sürekli ikili mücadeleleri kaybeden, top kapma özelliği neredeyse hiç olmayan, çelimsiz bir futbolcu..

Yabancı futbolcular geldikleri ülkelerde taraftarlardan istediği ilk şey genelde zaman oluyor. Hele Brezilya gibi Akdeniz esintilerinin olduğu güneşli bir ülkeden İngiltere gibi daha ciddi görünen yağmurlu ve kasvetli havası olan bir ülkeye gelmek gerçekten çok zor olabilir. (Bendeniz Indonezya’ya ilk gittiğim de kendimi sudan çıkmış balık gibi hissetmiştim, ne yedikleri ne zevkleri, ne de yaşadıkları yerler hiç bizimkilere benzemiyordu ve çok zorlanmıştım)Bu uyum sürecinde, Paletta, Leto ve Gonzalez kurban gitti hatırlarsınız ama Lucas çabuk pes etmedi.

2. yıl ilk yıldan da kötü başladı, oynadığı zamanlarda görevi topu kapıp çabucak Alonso’ya aktarmaktı. Fakat sahada görünen Lucas kendine güvenini iyice kaybetmiş, verilen görevi bile yapamayacak bir oyuncu olmaya başlamıştı. Yine de 25 i Lig olmak üzere 39 maça çıktı.

2009 yılında Lucas vücuduna birkaç kg kas almış bir halde takıma katıldı ve şimdi hazırım diyordu EPL’de dişe diş mücadele etmeye.. Önyargıları silmek gerçekten zordur ama bazı spor yazarları lig ilerlemeye başladığında, Lucas’ın hemen hemen oyununun tüm yönlerini geliştirmeye başladığından bahsediyordu, yaşı 23-24 e gelmiş bir futbolcu için çok iyi bir şeydi. O çalkantılı senede bir sürü soruna rağmen istikrarlı kalan birkaç futbolcudan biri olmuştu Lucas.. 35 i Lig olmak üzere ilk kez 50 maç oynadı bir sezonda..

2010 yılında Rafa kovulmuş ve büyük menajer Roy Hodgson takımın başına gelmişti. Üstelik Poulsen’i ve giden Masch’in yerine Meireles’i kadroya katmıştı Roy bunun yanı sıra İngiliz futbolcuları oynatma felsefesi sebebiyle Spearing ve genç Shelvey’de oynayabilirdi. Bazı taraftarlar ve medya Günah Keçiliğini ileri götürmüş ve “Rafa’nın sevgilisi” Roy’dan formayı alamaz demişti. (itiraf edersem bende Poulsen’in Lucas’ın önünde olacağını varsaymıştım)
Ama Roy’da Lucas’ı ne kadar takdir ettiğini söylüyordu demeçlerinde ve hemen hemen her maç formayı ona veriyordu , Allah’tan Roy dönemi kısa sürdü ama takım da dibi görmüş oldu. Bu dönemde de takımın en istikrarlı futbolcularından oldu Lucas..

Bu yıl gördük ki aslında (ben yazanların yalancısıyım) Lucas paslarını, saha görüşünü, top kapma yeteneğini çok geliştirmişti. Artık ikili mücadelelerde her seferinde yere düşmüyordu, ve görevi topu alıp Gerrard’a yada yanında kine vermiyor, bizzat oyunun bir parçası oluyordu. (inanmayan istatistiklere bakabilir)

King Kenny’nin gelişiyle Lucas 5 maçta pas isabet oranı %80 . Hala beğenilmemesine rağmen, özellikle Chelsea maçında tarafsız gözle izleyenlere güzel bir maç seyrettirdi (bireysel olarak)  33 pas’ta 26 isabet ve bu pasların sadece 5 i bulunduğu yerden daha geriye, 17 pası kendi sahasında yapmış ve kendi sahasında yaptığı bu 17 pasın sadece birini kaptırmış. Geriye yada aynı hizasına verdiği toplam pas ise sadece 6. 3 pas arası yapmış ve 17 ikili mücadelenin 9 tanesini kazanmış hatta 1 gol girişiminde bile bulunmuş.

Ayrıca kıymetli Liverpoolseverler maçları dikkatlice izlerseniz, Lucas artık defansın arasına girerek yerleşme problemine de sebep olmuyor (sadece son maçta bütün ortasahamız alanını savunamadı)
   
Her ne olursa olsun Lucas kendine çok güveniyor ve bu güvenle oynuyor artık ve yine her ne olursa olsun Liverpool’un günah keçisi O tıpkı Selçuk gibi, tıpkı Sabri gibi… 


Hiç yorum yok: